BENİ
Ettiler dost nazarında,
Esir, göze, kaşa beni,
Sorgusuz can pazarında,
Yazdılar en başa beni.
Boyum yüce arşa-değin,
Gücünüz yeterse eğin!
Meyil vermiş bellemeyin,
Acı pişmiş aşa beni.
Efkârım zor gelir dile,
Sözüm, sohbetim mert ile,
Nice olunmaz dert ile,
Koydunuz baş başa beni.
Yok bu işte sayım, suyum,
Gönülce olmalı uyum,
Ben toprağın tohumuyum,
Ekmeyiniz taşa beni.
Ateş değse çam dalına,
Demir döner at nalına,
Kızgın haset mangalına,
Yapmayınız maşa beni.
Kimler düşüme girdiler,
Dal misali devirdiler,
Gam yüküydüm çevirdiler
Gözden akan yaşa beni.
FEYZİ HALICI
ELLERİME KAR YAĞIYOR
Yalınca bir dağ-başında
Ellerime kar yağıyor
Yazın yaz, kışın kış Tanrım;
Bu ne hoş mayalanış Tanrım
En güzele, en korkunca,
Teselliler sonu, bunca,
Gökyüzünde unuttuğum
Ellerime kar yağıyor.
Bu yapraktan ince canlar
Bu kubbe kubbe ezanlar.
Bu dualar rahmet rahmet,
Aşk, ısıtan can evimi
Bu başlangıç, bu nihayet
Bu gördüğüm düş benim mi?
Nice dillerin telaşı?
Tekmil bir geceye karşı
Alev alev gözlerimden,
Ellerime kar yağıyor.
Adımlar, işte artarda,
Gayrıca beklemek olmaz.
Açın perdeleri bütün,
Mavi mavi aynalarda,
Uyanmak üzere, doğan gün
Kulu kurbanı olduğum,
Mutluca toprakta tohum.
Çiçek, niyazlar içinde,
Dalın türküsü bembeyaz,
Serpil serpil duyuyorum.
Bardaktan boşalırcasına
Kopmuş takvimlere inat,
Duygu duygu, kanat kanat,
Ellerime kar yağıyor.
Bu deniz boyu dalgalar,
Bu Müslüman dakikalar.
Her nefes alış verişte
Duyduğum, bu gerçek işte,
Muştular içinde sazım,
Bu mu benim alın-yazım?
Dostlar görmüyor musunuz?
Çağrılar, içinde sonsuz
Hep zamanların dışında,
Yalnızca bir dağ başında
Ellerime kar yağıyor.
FEYZİ HALICI
İçerimdesin
Sevdiğim, baharda açan çiçek
Gibi, rüzgâr rüzgâr içerimdesin
Bir tatlı özlemi hatırlayarak
Şavkıyan ay gibi içerimdesin
Ümit senden gelir, teselli senden
Erte-kalan bir şey var düşünceden
Seni soruyorum gelip geçenden
Benimsin, canımsın, içerimdesin
Yaşamakla yaşamamak arası
Aşkın içimde kurşun yarası.
İstanbul’u, Konya’sı, Ankara’sı
Her nereye gitsem içerimdesin
Zaman bir gülabdan, netsem olmuyor,
Hangi gözeye el atsam dolmuyor
Gözlerimden hayalin kaybolmuyor
Sevdiceğim her an içerimdesin
Kanadında uçar gibi bir kuşun
Gidişin gibi hoş olur dönüşün
Seni nasıl seviyorum bir düşün
Bir tanem, daima içerimdesin
FEYZİ HALICI
Öğrettiler
Bir bilsen ey sevgili bize neyi öğrettiler?
Mana burcunda şavkıyan her şeyi öğrettiler
Terk edip hüznü bir nice yorgun sokaklarda
Cümle efkara boş verip gülmeyi öğrettiler.
Yok olmadan var olmaya giden altın yolu
Aşkın melalini derince bilmeyi öğrettiler.
Atlatıp dar kapısından dünya telaşının
Ölmeden önce çok şükür ölmeyi öğrettiler.
Ne saz, ne söz edip güzelliği paramparça
Tennurelerce çağlayan ney’i öğrettiler.
Bir sırrı gül yapıp da karanfil dudaklara,
Her gerçeği tekbirce bölmeyi öğrettiler.
En tatlı düşleri-kim erguvan aynalardan
Elif’ten parmaklarla silmeyi öğrettiler.
Çoğalmaktansa, günah borcuna tekmil-kanat
Başak misali hep eğilmeyi öğrettiler.
Koşmak kolay değil ey sevgili bu yollarda,
Gönül katınca sevmeyi sevilmeyi öğrettiler.
Feyzi HALICI
Senden Kurtul Sana Kaç
Gönülce düş bir yola.
Bir gönülce kapı aç!
Sen sen ol verme mola,
Senden kurtul sana kaç!
Bengi-baharla tanı.
Yapraktan ince canı!
Evvel zamanlar hani?
Başında bir nice taç?
Bunca bencillik n’ola?
N’olur duyma ihtiyaç.
Zaman kısa yol uzun
Senden kurtul sana kaç!
Durası zaman mıdır?
Tütesi duman mıdır?
Bul ki aradığını,
Bitsin orman yangını.
Bu tutuşan can mıdır?
Gün çekildi sulardan,
Sofra hazır, kalma aç!
Uzak dur uğrulardan,
Senden kurtul sana kaç!
Bu yalancı dünyada
Kimse kalası değil.
Alacası üzümün,
Nuru iki gözümün,
Benliğe verme meyil,
Özlemi getir yada ,
Sevgi en kutsal amaç,
Hak rızasınca eğil,
Senden kurtul sana kaç!
Gönül isteşir sanma
İki kaşık bulamaç.
Can gıdası kandedir
Benim gönlüm andadır.
Kalma bir yolda, kıraç;
Sorma bu kar, tipi ne?
Sarıl Hakk’ın ipine
Senden kurtul sana kaç
Herkes gidici elbet
Değil bunda kalıcı
Yol sende, bende nöbet;
Hacı Bektaş yolunda,
Salkım salkım bir ağaç.
Nice buldun alıcı?
İşte Hakk’ın huzuru
Erinme, çevrene saç!
Gönlünü eyle, duru
Senden kurtul sana kaç!
FEYZİ HALICI
YOL
Aşk bahçesinde muhabbet
Yardan gelir, yâre gider
Parça parça gelir sevda
Gidince yekpare gider
Ateştir, çoğaltan külü
Dalında seyreyle gülü
Has aşığın tevekkülü
Yar katına çare gider
Başladı bağın talanı,
Seyreyle elde kalanı,
Bu gerçek yolda yalanı
Huy edinen nare gider
Hak gerçeği ayan beyan
Ey dost, aydınlığa uyan!
Varlığı pekçe görmeyen
Yokluğa avare gider
Yol gider, adımlar bitmez
Bu hasrete sabır yetmez
Şemsi-mana sır iletmez
Ciğer pare pare gider
Güç ister yanıp pişmeye
Meyve dalından düşmeye
Aşk seline karışmaya
Bir nice biçare gider
FEYZİ HALICI
MUAMMA
Baş değil, başı var, bir başak değil
Yenilir şey değil, yumuşak değil
Çokça var her evde, vuslat çizgisi
Kuşak misali amma kuşak değil…
FEYZİ HALICI
Çözümü;(çivi)
Başak olmasa da başı var onun
Her evde eşyada eşi var onun
Çivi muammaya öyle çakılmış
Dünyada daha çok işi var onun…
ÇÖZÜM: GÜLTEKİN SAMANCI